Yükleniyor...
Türkçe Sesletim–Sesbilgisi Testi: Geçerlik-Güvenirlik ve Standardizasyon Çalışması

Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri dikkate alındığında dünyada özür grupları içinde en yüksek oranı dil ve konuşma bozukluğu olanlar oluşturmaktadır. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nün birlikte yürüttükleri araştırmada, ülkemizdeki engelli birey oranının %12.95 olduğu ifade edilmektedir (ÖİB, 2001). Dil ve konuşma bozukluğu olan ve yaşları 0-18 yaş arasında olan çocuklar, bu oranın %3.5’ini oluşturmaktadır (MEB, 1996). Diğer özür gruplarına göre bu grubun oranı dikkate alındığında sorunun ciddi olduğu görülmektedir (Konrot, 2004a; Topbaş, Konrot ve Ege, 2002).

Uluslararası İşlevsellik, Özürlülük ve Sağlık Sınıflandırması (ICIDH-2, 2001) tanımlamalarına göre iletişim sorunları klinik, dilbilimsel ya da belirti amaçlı tanımlanır ve sınıflandırılırlar. Bu çerçevede gözlenen dil ve konuşma bozuklukları çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Klinik sınıflamalara bağlı nedenler sıklıkla organik, nörolojik, yapısal bozukluklarla ya da işitme özrüne, zihin özrüne bağlı belirtilerle ilişkilendirilir. Belirli bir nedene bağlı olmayan sorunlar genellikle işlevsel sorunlar başlığı altında nitelenir. Sorunları sınıflandırmanın bir diğer yolu da çocuklarda gözlenen dil ve konuşma davranışlarını betimlemektir. Bu yolla yapılan değerlendirme ve betimlemeler dilbilimsel temele dayalı olarak çocuğun konuşma örneklerinin incelenmesi ile yapılır. Bu veriler klinik bulgularla ilişkilendirilerek hem ayırıcı tanı, hem de terapi amaçlı olarak oldukça işlevsel yorumlanmakta ve dünya alan yazınında çok yaygın olarak kullanılmaktadır.

Ülkemizde dil ve konuşma bozuklukları alanında dil ve konuşma terapisti/pataloğu olarak çalışan personelden, test ve benzeri ölçme araçları ve terapi materyali konularında önemli eksiklik hissedildiği bildirilmektedir (Konrot, 2004b; Topbaş, 2006a). Bu çalışmada bu eksikliğe bir ölçüde katkıda bulunma amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak yürütülen bir proje çerçevesinde geliştirilen Türkçe Sesletim-Sesbilgisi Testi’nin (SST) geçerlik güvenirlik ve standardizasyon çalışmasının sonuçlarına yer verilmiştir.

Sesletim (articulation/artikülasyon) ve Sesbilgisi (phonology/fonoloji) Bozuklukları Nedir?

Dil ve konuşmanın üretim boyutunda gözlenen sorunlar ‘ses, konuşmanın akıcılığı, sesletim ve dilin bileşenleri (sesbilgisi, morfoloji (biçimbilgisi), sözdizimi, anlam, kullanım)’ boyutuna dayalı olarak tanımlanabilir. Bu sorunlar içerisinde yaygınlık oranı en yüksek dil ve konuşma sorunu, sesletim ve sesbilgisi bozukluklarıdır (Bleile, 2004). Ülkemizde bu konuda yapılan araştırmalarda bu oran %5.6 olarak bulunmuştur (Belgin ve diğer., 1988; Konrot, 1995; MEB, 1991; 1996).

Sesletim yeterliği, bireyin konuşmada yer alan organlarının ardışık, uyumlu hareketleriyle belirli bir dile ait konuşma seslerini doğru telaffuz etme becerisidir. Sesletim bozuklukları da, konuşma seslerinin çıkartılış yeri, biçimi, hızı, zamanlaması ve basıncının hatalı üretimine dayalı sorunlardır. Bu sorunlar genellikle organik (işitme yetersizliği, dudak-damak yarıklığı gibi) kökenli olduğu ileri sürülen algılama ve üretim güçlüğü olarak tanımlanır. Dişlerin, damağın yapısı bazen konuşma seslerinin beklenenden farklı çıkarılmasına neden olabilir. Örneğin, /s/ sesinin [˚] ya da [†] sesi olarak çıkartılması halk dilinde peltek konuşma (lisp) olarak anılan bir tür konuşma sesi, sesletim bozukluğudur. Çocuk /süt/ yerine [˚yt] (lüt benzeri bir üretim) diyebilir.

Dudak-damak yarığı nedeniyle /s/ sesinin genizsileşmiş olarak çıkması, ya da yerine yutak sürtünmeli sesler çıkarılması (örneğin, /süt/ yerine [ ğyt]), patlamalı sesler yerine gırtlak durak seslerinin kullanılması da (örneğin, /at/ yerine [√÷]) sesletim bozukluklarına örnektir (Dodd, 1993; Konrot, 2003; 2005b; Topbaş, 1999; 2005; Topbaş ve Maviş, 2004).

Sesbilgisel yeterlik, konuşma seslerini dil bağlamında kurallara uygun kullanmayı bilme becerisidir. Sesbilgisel bozukluklarda, sesbirimlerin doğru motor devinimi yoluyla sesletimi (artikülasyonu) üretim yönünden bozuk değildir; sesbirimlerin dil kurallarına uygun dizilememesi söz konusudur.

Sorun, konuşmanın temelini oluşturan dil kurallarına ait bilgiyi, “sesbilgisini” edinme güçlüğüdür. Örneğin, çocuk /k/ sesini sözcük başında kullanmayı öğrenememiştir. Diğer bir deyişle, /kapı/ yerine [tapı] diyen çocuk /k/ sesini başka bir sözcük içinde söyleyebilir; çünkü o sesi çıkarmak için görevli organlarını (artikülatörlerini) şekillendirebilir. Ancak, doğal bir sohbet içinde dinleyen için konuşucunun anlaşılabilirlik düzeyi çok azdır. Sesbilgisel bozuklukların nedenlerine yönelik motor programlama güçlüğü, minimal nörolojik hasar gibi çeşitli görüşler öne sürülmekle birlikte, çoğunlukla belirgin bir neden açıklanamamaktadır. Bu görüşler ışığında sesbilgisel bozuklukları betimleyici hata örüntüleri üç alt kümeye ayrılmaktadır (Badar, 2002; Dodd, 1993; Grunwell, 1987a; Ingram, 1979; Leonard, 1985):

1) Sesbilgisel gelişimde gecikme (phonological delay): Bu kümede normal gelişim gösteren çocuklarda gözlenen fonolojik süreçlerin aşama ve sırasının beklenen yaş düzeyine göre gecikmesi gözlenir. Halk arasında bebeksi bir konuşma olarak tanımlanır.

2) Tutarlı sesbilgisel bozukluk (unusual-consistent phonological disorder): Bu kümede yer alan çocukların fonolojik gelişiminde sapma görülür. Gecikmenin yanı sıra olağan dışı, alışılmadık fonolojik işlem hataları yapılır; ancak fonolojik analiz ile hataların sistematik düzeni ve kurallara uygunluğu kestirilebilir.

3) Tutarsız-değişken sesbilgisel bozukluk (inconsistent-variable phonological disorder): Bu kümede yer alan çocuklarda, gelişimde ileri derecede sapma görülür. Hatalar, çocuklara özgü bireysel farklılık, alışılmadık, tutarsız kullanımlar içerir. Hataların sistematik düzeni kurallara uygunluğu kestirilemeyecek ölçüde tutarsızdır. Aynı sözcük yinelendikçe farklı sesletilebilir. Örneğin, /kitap/ sözcüğü aynı çocuk tarafından tekrarlarda ve/veya farklı zamanlarda [titap], [kipat], [pipat], [gibat] olarak söylenebilir. Bu gruptaki çocuklarda etiyolojik ve klinik sınışamalarda gelişimsel sözel apraksi/dispraksi, çocukluk çağı konuşma apraksisi olarak tanımlanan özellikler de görülebilir.

Her dilin kendine özgü bir dilbilgisi vardır. Sesbilgisi de dilbilgisinin temel yapı taşıdır. Sesbilgisi gelişimi, özellikle İngilizce alan yazında iyi tanımlanmış; gelişim evreleri yaşlara göre belirlenerek sesbirimlerin edinim sırası ve yaşları çıkartılmıştır. Bu gelişim sürecinde çocuklar anadillerinin ses sistemini erken yaşlarda kazanmaya başlarlar ve doğal gelişim süreci yaklaşık 4-5 yaşlarında tamamlanır (Topbaş, 2005). Ancak, bu süreçte çocuklar yetişkin

ses sistemini öğrenirken pek çok hata yaparlar. Konuşma seslerinin sesletimi gerçekleştirilse de, hedef sözcükte ses dizimi hatalı yapılır. Kimi zaman seslerin yeri değiştirilir, kimi zaman atlanır; üretimde değişkenlik gözlenebilir (Barlow, 1996; Stoel-Gammon, 1985). Bu hataları analiz etmenin bir yolu sesbilgisel işlemler yaklaşımına dayalıdır (Ingram, 1989). Türkçe alanyazında da bu konuda önemli çalışmalar yapılmıştır (Ege ve Acarlar, 1996; Kopkallı-Yavuz ve Topbaş, 2000; Topbaş, 1996a; 1996b; Topbaş, 2005; Topbaş, 2006b; Topbaş ve Yavaş, 2006; Topbaş ve Dinçer, 2002; Topbaş ve Kopkallı-Yavuz, 1998; Yavaş ve Topbaş, 2004). Çocukların yaptıkları bu hatalar çocuğ un motor gelişimine, bilişsel ve sosyal potansiyeline bağlı olarak ileri yaşlara kadar devam ettiğinde sorun olarak nitelenir. Düzeltilmeyen sorunlar okul çağlarına ve erişkinliğe kadar sürebilir. Akademik becerilerin dil aracılığıyla öğrenildiği düşünülecek olursa, sorunun temelini oluşturan dil bozukluklarının giderilmesi önemli olmaktadır (Aksu-Koç, 2004). Birbiri ile bu kadar bağdaşık çalışan sesletim ve sesbilgisi düzeylerini birbirinden keskin bir hatla ayırmak pek mümkün değildir(Fey, 1992). Bu nedenle sorunları ele alırken her iki düzlemi de içeren sesletim ve sesbilgisi sorunları/ bozuklukları teriminin kullanılması gereklidir. Sorunların düzeltilebilmesi ise etkili tanı ve değerlendirme sistemleri ile yapılabilir.

Dünyada ve Türkiye’de Artikülasyon-Fonoloji Yeterliğini Ölçme Amaçlı Hangi Testler Kullanılmaktadır?

Dünyada, normal gelişim gösteren İngiliz, Amerikalı çocuklara göre standardizasyonları yapılmış pek çok sesletim ve sesbilgisi testi bulunmaktadır (Bleile, 2004). Bu testler aracılığıyla konuşmagelişiminde konuşma seslerinin üretimine ilişkin gelişimsel ölçütler, normlar elde edilmiştir:

Diagnostic Evaluation of Articulation and Phonology (Dodd, Hua, Crosbie, Holm ve Ozanne, 2002); The Goldman-Fristoe Test of Articulation (Goldman ve Fristoe, 1972/2002); The Khan-Lewis Phonological Analysis (Khan ve Lewis, 2002); Phonological Assessment of Child Speech (Grunwell, 1985); The Edinburgh Articulation Test (Anthony, Bogle, Ingram ve McIsaac, 1971); Natural Process Analysis (Shriberg ve Kwiatkowski, 1980); The Auditory Attention and Discrimination Test (Morganbarry, 1988) ve The Templin-Darley Test of Articulation (Templin ve Darley, 1969).

SST’nin ölçmeyi hedeşediği davranışları özgün bir kapsam içinde ölçmesi gerektiğinin planlanması sürecinde de yabancı alanyazında bulunan söz konusu testler yol gösterici olmuştur. 

Türkiye’de ilk test Özsoy (1982) tarafından geliştirilen Eskişehir Konuşma Değerlendirme Test Takımı’dır. Bu test The Goldman-Fristoe Test of Articulation (Goldman ve Fristoe, 1972) testinin bir uyarlamasıdır. Testin Eskişehir’de 760 görme özürlü öğrenci üzerinde denenmiş olduğu bildirilmekle birlikte, normal çocuklarda standardizasyon çalışmasına ilişkin herhangi bir yayına rastlanmamıştır. Aktaş (1982), yayınlanmamış bir tez çalışmasında, düşük, orta ve üst sosyokültürel düzeyden 5:6 ile 6:6 yaşları arasında normal konuşma gelişimi gösteren 74 çocuk ile, artikülasyon sorunu olan 22 çocuk üzerinde denenmiş Okul Öncesi Resimli Artikulasyon Testi’ni geliştirmiş; ancak standardizasyonunu yapmamıştır. Kündük (1989) okulöncesi 3-6 yaş çocuklarının artikülasyon becerilerini değerlendirmek üzere pilot bir çalışma yapmıştır; ancak standardizasyonunu yapmamıştır.

İşitme engellilere yönelik işitsel ayırt etme için yapılan birkaç çalışmanın geçerlik güvenirlik çalışmaları bulunmakla birlikte (Turan, 1999; Akşit, 1994), standardizasyonlarına rastlanmamıştır. Bu çalışmada adı geçen testin geliştirildiği sırada 2-12 yaş çocuklarında sesletim bozukluklarını tarama amacıyla, Ege, Acarlar ve Turan (2005) tarafından geçerlikve güvenirlik çalışması yapılmış ve standartlaştırılmış Ankara Artikülasyon Testi (AAT) geliştirilmiştir.

Ancak alanda sesletim, işitsel ayırt-etme ve sesbilgisi yeterliğini hem tarama amaçlı hem de sesbilgisel süreçleri ayrıntılı analize dayalı olarak değerlendirmek üzere geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış ve standartlaştırılmış bir testin bulunmayışı Türkçe Sesletim-Sesbilgisi Testi (SST)’nin çıkış noktası olmuştur.